İçeriğe geç

Âhirette mizan nasıl olacak ?

Âhirette Mizan Nasıl Olacak? Felsefenin Terazisinde Adaletin Sırrı

Giriş: Filozofun Terazisi ve Adaletin Ağırlığı

Filozofun dünyası, görünmeyenin ölçüsünü arama çabasıdır. “Âhirette mizan nasıl olacak?” sorusu da bu arayışın kadim biçimlerinden biridir. Çünkü mizan, yalnızca bir teraziyi değil, evrenin adalet düzenini temsil eder. İnsanın tüm eylemleri, niyetleri ve düşünceleri bir kefeye konduğunda, adalet nasıl tartılır? Zihnin ve kalbin derinliklerine inen bu soru, hem felsefenin hem de inancın ortak zemini olan bir sorgulamayı başlatır.

Eğer insan, dünyada kendi terazisini kuramıyorsa, âhirette tartılacak olan yalnızca eylemleri değil, eksik kalmış adaletidir.

Etik Perspektif: Vicdanın Tartısı

Etik, insanın içsel mizandır. Aristoteles’e göre erdem, iki uç arasında kurulan dengedir; bu dengeyi koruyabilmek insanın en büyük sorumluluğudur. Âhiretteki mizan, bu içsel denge arayışının sonsuzlukta yankılanan hâlidir.

Kant’ın “ödev etiği” bize, eylemlerimizin sonucuna değil, niyetine göre değerlendirileceğimizi öğretir. Eğer mizan, niyetin tartısıysa, o hâlde insanın kalbi terazinin en hassas kefesidir. Bu bağlamda âhiretteki mizan, yalnızca davranışların değil, onların ardındaki bilinç düzeyinin yargısıdır.

“İyi” olanın ağırlığı nedir? Kötülük, gerçekten hafif midir, yoksa insanın vicdanında mı ağırlaşır?”

Bu sorular, etik bilincin metafizik uzantısında yankılanır.

Epistemolojik Perspektif: Bilginin Hesabı

“Bilen insan” aynı zamanda “sorumlu insan”dır. Âhirette mizan yalnızca eylemleri değil, bilginin kullanımını da tartar. Platon’un idealar dünyasında hakikatle buluşan ruh, burada edindiği bilginin sorumluluğunu taşır. Çünkü bilmek, yalnızca görmek değil, görmenin sonuçlarını üstlenmektir.

Modern epistemolojiye göre, bilgi yalnızca zihinsel bir edinim değil, bir varoluş biçimidir. O hâlde bilginin tartısı da yalnızca “ne bildin?” sorusuyla değil, “bildiğini nasıl kullandın?” sorusuyla ölçülür.

Bilgi, kurtuluşun anahtarı mı, yoksa yargının ağırlığı mı?

Bu soru, insanın bilme arzusunu ahlaki bir sorumluluğa dönüştürür. Çünkü hakikatle temas eden zihin, artık eylemsiz kalamaz.

Ontolojik Perspektif: Varlığın Tartısı

Ontoloji, varlığın anlamını arar. “Âhirette mizan nasıl olacak?” sorusunu varlık düzleminde ele almak, insanın kendisini nasıl bir varlık olarak gördüğüyle ilgilidir. Eğer insan, yalnızca bedenden ibaret değilse; eylemler, niyetler, düşünceler ve duygular bir bütün olarak varlık alanını oluşturur.

Heidegger’in ifadesiyle insan “dünyaya fırlatılmış bir varlıktır” ve kendi anlamını sürekli yeniden kurar. Bu süreçte yapılan her seçim, varoluşun terazisine bir iz bırakır. Âhiretteki mizan, işte bu varoluşsal izlerin toplamıdır.

“İnsan, kendi ağırlığını taşıyabilecek kadar varlık sahibi midir?”

Belki de mizan, bu sorunun cevabını verecek olan nihai aynadır.

Adaletin Kozmik Dengesi

Evrende her şey dengeyle var olur: geceyle gündüz, yaşamla ölüm, sevapla günah… Âhiretteki mizan, bu kozmik dengeye insanın dâhil edilmesidir. Mevlânâ’nın dediği gibi, “Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymaktır.”

Bu açıdan mizan, sadece bireysel bir yargı aracı değil, varoluşun evrensel düzenini yeniden kuran bir ilkedir. Çünkü adalet, sadece cezalandırma değil, düzenin yeniden inşasıdır.

Zamanın Ötesinde Bir Ölçüm

Zaman, dünyaya ait bir kavramdır; fakat mizan zamandan bağımsızdır. Orada geçmiş, şimdi ve gelecek bir noktada birleşir. İnsan, yaşam boyu yaptığı her şeyin yankısını o anda duyar.

Bir kelime, bir niyet, bir bakış bile o terazide yankı bulur. “İnsanın kendi gölgesinden bile sorumlu olacağı bir denge ânı…” — işte âhiretin mizanı tam da budur.

Bu düşünce, insanı korkutmaz; aksine, sorumluluğun asaletini hatırlatır. Çünkü adaletin gerçekleştiği bir evrende hiçbir şey boşuna yaşanmaz.

Sonuç: Mizan, İnsan ve Sonsuz Denge

Âhiretteki mizan, yalnızca bir “yargı sahnesi” değil, insanın kendini anlamasının son durağıdır. Etik olarak vicdanın, epistemolojik olarak bilginin, ontolojik olarak varlığın terazisidir.

Bir filozof için mizan, evrenin matematiksel doğruluğunun ahlaki izdüşümüdür; bir inanan içinse adaletin mutlak tecellisidir. İki bakış da aynı hakikatte buluşur: her şey, bir ölçüye göre var olur.

“Âhirette mizan nasıl olacak?” sorusu aslında şunu sorar: “Senin terazinde ağır basan ne: yaptıkların mı, yoksa kim olduğun mu?”

Okuyucular, yorumlarda kendi iç terazilerini tartabilirler. Çünkü düşünmek, kendi mizanınla yüzleşmenin ilk adımıdır — ve belki de hesap, tam da bu yüzleşmeyle başlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
403 Forbidden

403

Forbidden

Access to this resource on the server is denied!